SARIKAMIŞ
HAREKÂTI
VE
GENERAL
NİKOLSKİ'DEN NOTLAR
Sarıkamış harekâtı niçin başladı? Nasıl devam etti? Gayesi neye yönelikti?
Bu soruların cevapları yazarlar ve tarihçiler tarafından çeşitli yorumlara
vesile olmuştur, ancak Sarıkamış'ta şehit düşen 75.000 Türk'ün bu karlı,
soğuk, korkunç ormanlık dağlarda nasıl savaştıklarına dair literatürümüzde
güvenilir bir kaynak bulmak hayli zordur.
Buna karşılık Sarıkamış Harekâtını Rus Genel Kurmayına mensup General
Nikolski bütün cephe savaşlarını günü gününe not etmiş ve eser Rusya'da
yayınlandıktan sonra emekli kaymakam Nazmi (Osman) Bey eseri Türkçeye
tercüme ederek 1934 yılında 120 sahife halinde Erkân-ı Harbiye Matbaasında
bastırabilmiştir.
Gayet tarafsız bir üslûp ve ifade ile yazılmış olan bu notlardan bazı önemli
bölümleri bugünkü genç kuşağa sunmak ve ezeli düşmanımızın bizi nasıl
insafsızca yok etmek istediğini anlatmakta yarar görüyorum.
HAREKÂT NASIL BAŞLADI
Osmanlı Ordusunun 1913'de Balkan savaşından yenik çıkması bütün ordu
kumandanlarının onuruna dokunmuştu. Enver Paşa saraya damat olup Başkumandan
vekili olarak göreve başladıktan sonra Almanlarla dostluğunu ilerletmişti.
Hatta altı arkadaşı ile Almanyaya gitmiş, batının bu ileriye yönelik
çalışmalarıyla sanayileşen ve gelişen devletini yakından tanımıştı.
Almanların önemli bir plânı vardı (ŞARKA DOĞRU SİYASETİ)..."İpek Yolu" diye
de adlandırılan bir yol ile, Berlin-Budapeşte- Belgrad, Bosfor (Boğaziçi)-
Bağdat-Basra'yı takiben Bombaya kadar uzanan bu yol sayesinde doğunun zengin
kaynaklarını batıya aktarmak gayesi güdüyordu.
Osmanlı Devleti 2 Ağustos 1914 yılında Almanlarla ittifak yapmıştı Birinci
Dünya Harbi başladıktan sonra önce harp dışında kalan Osmanlı Devleti,
sonradan bir tertiple harbe giriyordu. Şöyle ki:
Almanlara sipariş edilen Goben ve Bereslav adındaki iki gemi Amiral Şuson
kumandasında Boğazlardan sessizce girip Karadenize açıldı. Sonradan adları
Yavuz ve Midilli olarak tanınan bu iki geminin zabıtanı ve erleri Türk
askeri üniformasını giyecek, Türk bayrağını çekip Odesa ve Sivastopol
limanlarına girip Sivastopol'u bombalayacak ve böylece Sarayın haberi
olmadan Türkiye Birinci Cihan Harbine böyle bir kurnaz davranışla girmiş
olacaktı. Sonuç tahmin ve tertip edildiği gibi çıktı: Odesa ve Sivastopol
bombalandı. Almanların Şarka Doğru (Drang nach Osten) planının gerçekleşmesi
için Türkiye'nin harbe girmesi ve Ruslara karşı savaşması gerekli görülmüş
ve plânın ilk bölümü uygulanmıştı.
Bu olaydan sonra fırsatı kollayan Rus'lar Karadenizde ilk hareket olarak
Mithatpaşa vapurunu batırırlar. Bir taraftan da Kafkaslardan 150 km. bir
yolculuktan sonra Rus orduları Kars'tan girerek Sarıkamış, Yeniköy ve Zivin
(Süngütaşı) kalesini geçip Ağrı'nın Eleşkirt kasabasını da işgal ederek
Horon düzünden Horasan ve oradan Köprüye kadar ilerlerler (Tarih: 29 Ekim
1914).
Başkumandan Vekili Enver Paşa "çevirme, kuşatma ve Rusları imha" plânını
hazırlar ve Erzurumdaki Üçüncü Orduya harekât emrini verir.
Hafız Hakkı Paşa Rus ordusunu Horasan ile Pasinler arasındaki "Çoban
Köprüsü" yakınında bulunan Köprüköy'de karşılar, burada Hasan İzzet Paşa
kumandasındaki Osmanlı ordusuna mensup 8 alay, Rusların 6 alayı ile şiddetli
muharebeler yapar ve Rus ordusu mağlup olarak geri çekilmek zorunda kalır.
Hasan İzzet Paşa'nın zafer haberini alan Enver Paşa yanına Alman generalleri
Bronzer Von Sellandorf harekât Şubesi Başkanı Yarbay Feldman, Kurmay
Başyaveri Kazım (Orbay) Bey ve diğer kumandanları alarak İstanbul'dan
Ulukışlaya kadar trenle oradan at sırtında Erzuruma varır ve 3. Ordu
merkezine gidip orada Hasan İzzet Paşa, ordu komutanı Refik Paşa ile
görüşür. Hasan İzzet Paşa, Enver Paşa'nın Harbiye'den hocasıdır ve kış
başlangıcında yapılacak olan harekâtın, hazırlıksız, tedbirsiz bir harekât
olacağını söyler. Cesur ve sert iradeli bir kumandan olan Enver Paşa'nın
cevabı "Eğer hocam olmasaydınız sizi idam ettirirdim" olur.
Ruslar'ın Anadolu'ya, istilâ etmek için gönderdiği asker sayısı 60 binin
üzerinde. Üçüncü Ordunun mevcudu ise 90 000 kişilik-...Ama bunun İçinde yeni
teşkil edilen 40.000 kişilik Onuncu kolordu tecrübesiz ve araziyi hiç
tanımayan subay ve erlerden mürekkep.. Dokuzuncu Kolordunun mevcudu ise
28.000 civarında, onbirinci kolordu ise ihtiyat olarak beklemede... Piyade
tüfekleri, makineli tüfek ve dağ topları ile donatılmış olan bu ordunun
erlerinin üzerinde mevsimin kış olmasına rağmen yazlık elbise var.
Ayakkabıları eski.. Yiyecekleri peksimet ve haşlanmış buğdaydan ibaret! Buna
rağmen Rus ordusunu Allahu Ekber Dağları'ndan aşıp arkadan kuşatmak
suretiyle imha etmek plânını Enver Paşa Hafız Hakkı Paşa'ya verir ve o da
Onuncu Kolordu ile 2400 rakımlı Allahu Ekber Dağlarını Onuncu Kolordu ile
aşmaları için harekete geçer. (Kasım 1914)
Hafız Hakkı Paşa 27 Kasım 1914'de yarbaylıktan Albaylığa terfi edince savaşa
coşkun bir hal içinde katılır. 19 Aralık 1914'de 9.Kolordu kumandanı İhsan
Paşa'ya yazdığı mektupta;
Kolordularımızla yan yana Rus ordusuna karşı yapacağımız umumî taarruz İslâm
Aleminin ve Şarkın selâmeti için pek mühim neticeler verecek tarihi bir
vak'a saydığımızdan, tamamen elbirliği ile iş görebilmek için, duygu ve
düşüncelerimi açıkça bildirmeyi faydalı buldum... Bütün hareketler ve
muharebelerimiz arasında, sizin de kolordunuzun harekâtından acizlerini
(beni) haberdar etmek üzere mülâzım (teğmen) Tahsin Efendiyi haber zabiti
sıfatı ile nezdine gönderdim.) diyordu.
Kırk beş gün süren cebri bir yürüyüşten sonra Onuncu Kolordu 12 Kanunu Evvel
(Aralık) 1914'de paşa yorgun ve bitkin olarak Allahu Ekber Dağları'nın
eteklerine vasıl olmuştur.
Başkumandan Vekili Enver Bey'in acele ve kesin emri
"Kolordu hiç durmadan dağı aşıp Sarıkamış'a gelsin!' .
Ama Başkumandan Vekili düşünmüyordu ki şiddetli kış gününde, sıfırın altında
-20 derece soğukta, üzerinde palto, ayağında yün çorap bulunmayan bu ordu
koca Allahuekber dağları'nı nasıl aşacaktı?
Rus Ordusu tam teçhizatlı Gabardinski ve Plaston taburları ile kilit
noktalarını tutmuş, patika yollarını bile işgal etmişti.
Kaldı ki Ordu subaylarının elinde doğru dürüst bir harita bile yoktu,
Sarıkamış harekâtına dair bir eser yayınlamış olan Şerif Bey hatıratında
şöyle yazıyor:
"Hafız Hakkı Bey bu araziyi, bu iklimi zerre kadar bilmiyordu. Elinde
sınırımız dışında kalan Kafkasyanın, pek noksan, pek yanlış pek aldatıcı ve
bir Rus paftasından çıkartılmış 1/400.000 mikyasında bir haritadan başka
haritası da yoktu. Ve bu harita şoseleri gösteriyordu, Hakkı Bey mürettep
bir Rus Tugayını kafasında bir kaç saat içinde eziyor henüz dün gördüğü
birliklere gece yürüyüşleri yaptırıyor, cûr'et ve cesaretle (sanki bir
manevra yürüyüşü yaparak dağları aşarak) Kars'a ilerliyordu. Asıl bahtsızlık
da şuydu ki: Ne kimse ona, ne de o kendi kendine;
"Ya bu hesaplar yanlış çıkarsa?"
Diye sormuyordu, Maiyetindeki tecrübeli kimselerle ise hiç istişare
etmiyordu.
Allahuekber Dağları'nın karlı, tipili, şiddetli soğuklarında binlerce Türk
askeri kırılır. Geriye kalanların pek azı dağı aşar. Öte yandan IX.
Kolordunun iki tümeni Oltu, Bardız üzerinden ilerler ve Eski Sarıkamış'ın
kuzeyini, Turnagöl sırtlarını işgal eder.
9 Aralık 1914'de IX. Kolordu harekâta geçtiğinde müthiş bir kar fırtınasına
tutulur Oltu'dan Bardız'a kadar kar, tipi, soğuğun -20 dereceye kadar
düştüğü yollardan yürüyen bu kolordu Bardız bucağına varır. Yolda gelirken
Oltu'nun batısında 32.fırka ilerlemekte ve kuzeyinde 31nci fırka yürüyüşe
devam etmektedir. 31nci fırka kuzeye doğru ilerlerken şiddetli bir düşman
ateşine uğrar... Oltunun batısında bulunan 32nci fırka (Alay) da sağından
kendisini çevirmek isteyen bir düşman kuvvetini görünce... Avcıya yayılan
iki taraf arasında amansız bir cenk... Akıncılar birbirine yaklaşıyor.,
yaklaştı. Birden bir şüphe, öteden işaret, hemen ateş kesilir, iki taraf
kollarını açarak biri birine koşuyor, sarmaş dolaşlar ve ağlayışlar. Meğer
dört saattir kendi iki fırkamız bir birini düşman sanarak cenk etmiş,.. Bu
kazanın (hatanın) bilânçosu fecidir: İki taraftan iki bin şehidimiz var.
Sadece bu yanlış mı? Nice hatalar meyanında gece, eratın ve subayların
bilmedikleri arazide, keşif yapılmadan gece taarruzu da yapılmıştır: Enver
Paşa Bardız'dan Sarıkamış'ın kuzey tarafına, Turnagöl sırtlarına getirdiği
29uncu Alay'a gece taarruz emri verir. Kolordu Erkânı Harbiye Reisi Kaymakam
Şeriat Beye:
"Bizim askerimiz gece taarruzu yapamaz amma yapsın bakalım, emrini verir.
Elindeki tek fırkaya gece taarruzu yaptırdı. Asker hiç orman manevrası
görmemiş. Taburlar birbirini kaybeder
Kaymakam Şerif Bey (Sarıkamış) adlı eserinde Kurmay Albay Arif Bey'den
bahseder ve şöyle der: (Karlar içinde bîtap kalan taburlar ancak Arif Beyin
sür'at-i intikali ve himmeti sayesinde ve ancak onun karar-ı zatisiyle şu
derin ormanların muzlim uçurumlu
derelerinden alınarak...")
Kurmay Albay Arif Bey daha sonra (Birinci Cihan Harbinde Kafkas Cephesi)
adlı hatıratını yazmış ve Sarıkamış harplerinin acıklı sahnelerini dile
getirmiş değerli bir kumandan olarak tanınmıştır.
YANLIŞLAR DİZİSİ
Sarıkamış cephesinde soğuktan donarak ölenlerin, şehitlik rütbesine
erenlerin sayısına yakın askerimizde, yanlış askerî kararlar ve taarruz
emirleri ile kırılmıştır. İstasyonun üzerinde bulunan bir tepeye yerleşen
Ruslar, buradan devamlı olarak Türklerin taarruzlarına karşı makineli
tüfeklerle karşılık vermişler ve çok da zayiat verdirmişlerdi. Bu tepeyi ele
geçirmek için Eski Sarıkamış köyüne girmek ve yakın mesafeden düşmanı yok
etmek istiyordu. Enver Paşa 87nci Alay komutanı Lütfi Bey bu köye 87nci
Alayla makineli tüfek ateşi altında girip köyü işgal ediyordu. Türk ordusu
Sarıkamış'a girememiştir ama bari Eski Sarıkamış'a girip bir başarı,
bir zafer sağlamak bahtiyarlığına ermiştir. Ancak bu zaferin sonucu acı
olur: Devamlı olarak istasyon arkasındaki tepeye (Kartal yuvasına) taze
kuvvetler gönderen Ruslar köyü kuşatırlar ve devamlı olarak makineli
tüfeklerle ateş ederek 87nci, Alayı perü-perişan ederler, geriye dönmek,
ileriye saldırıp çıkmak imkânı kalmayınca Alay komutanı Lütfi Bey Alay
sancağını beline sararak 22 kişi ile beraber, gece beyaz örtülere sarılıp
sürünerek köyden dışarı çıkmağı başarır.
Maksat ordunun göz bebeği, şerefi, sembolü sancağı düşmana teslim etmemek...
Bu kurtulanlar içinde 17 yaşında Harbiye öğrencisi iken Sarıkamış harekâtına
katılan ve başarılarından ötürü rütbe alıp subay olan genç bir "zabit
vekili-takım komutanı" vardır. Bir ağaca yaslanmış, dinleniyor. Ordu
komutanı onu teftiş sırasında görür ve sorar.
"Niye kaçtın?"
Genç zabit şaşkın ve gayet soğukkanlı cevap verir.
"-Kaçmadım, bütün takımım şehit düştü, yapayalnız kaldım ".
Kumandanın cevabı ve kararı sert ve kesindir.
"-Derhal kurşuna dizin..."
Araya şefaatçiler girer, Albay Arif Bey yalvarır, diğer kumandanlar rica
ederler. Olmaz ve bir manga asker çağrılıp emir verir
"-Manga ateş..."
Yazar İ, Habib Sevük Yurttan Yazılar adlı eserinde şöyle diyor (Yere düpedüz
değil bir istifham gibi kıvrılarak düştü; lanetlenen bir istifham (soru
işareti) gibi.., (s. 352).
13 Aralık 1914 gününden 19 Aralık 1914 tarihine kadar beş gün bir tepeye
hakîm olarak Türk ordusuna ağır kayıplar verdiren Ruslar, sonunda Eski
Sarıkamış köyünü işgal ederler. Gece köyü ateşe verip kaçmış görünmek için
ot yığınlarını yakarlar. Enver Paşa, Rusların kaçtığını sanır ama aldanır ve
bu köydeki kuşatma bu şekilde acı sonuçlara erişir.
Hafız Hakkı Paşa 18.12.1914 günü verdiği raporda bitkin ve yorgun 800
askerinin kaldığını, IX. Kolordunun çoğunun şehit düştüğünü bildirir.
Ancak X. Kolordu bir ara Sarıkamış'a sızmıştır. Başarı ümidi görünmüştür
diye savaştan dönülmez. Sonuç olarak Enver Paşa kumandayı Hafız Hakkı Paşaya
bırakıp İstanbul'a döner. Bir süre sonra da Hafız Hakkı Paşa tifo
hastalığından ölür.
8 Ocak 1915 tarihinde İstanbul'dan Hafız Hakkı Paşayı 3. Ordu Komutanı tayin
eden Enver Paşa 90.000 kişilik ordudan 10.000 kişinin kaldığını bildirir.
İstanbul'dan 9 tabur asker, Yusuf İzzet Paşa kumandasında Erzurum'a hareket
etti.
SONUÇ:
1913 Balkan harbinin kayıplarını telâfi etmek, Türkistandaki esir Müslüman
Türkleri hürriyet ve istiklâllerine kavuşturmak gayesiyle başlatılan
Sarıkamış harekâtı başarıya erişememiş Enver Paşa Almanların İpek yolu denen
(Şarka Doğru) siyaset planına belki bilmeden katılmıştı ama petrol ve ipek
ülkeleri olan Orta Doğuya doğru 3ncü Ordu ile harekete geçerken hazırlıklı
değildi. Gayesi uğruna sonradan Türkistan'a geçen ve oradaki Türkleri büyük
bir iradeyle teşkilatlandırıp Ruslara karşı da savaşan bu zeki ve çok cesur
Türk kahramanı eğer tedbirli ve tedarikli davranmış olsaydı, Rusları mağlup
edebilir ve ezelî düşmanımızı yok edebilirdi. Turancılık hayalînin yanında
Osmanlı Devletine Türkistan illerini katıp büyük bir Türk Devleti kurmak
hayalî eklenirse Enver Paşa hiç de yadırganacak bir kumandan değildir. O,
ideallerini aksiyon safhasına aktarırken Almanlardan büyük yardım göreceğini
sanmış, mevsim şartlarını, coğrafî durumları göz önüne almadan hareket
etmekle binlerce Anadolu 'halkı arasında hürmetle yad edilen Enver Paşa
muhakkak ki büyük bir asker ve cesur ve idealist bir insan olarak tarihte
yerini alacaktır.
Odesa ve Sivastopol'ün 29 Ekim 1914'de Breslav ve Goben Zırhlıları
tarafından bombardıman edilmesiyle Birinci Dünya Savaşına emri vaki ile
giren Osmanlı Devleti'ne karşı Rus ordularının 1 Kasım 1914'de sınırı aşarak
Horasan ve Eleşkirte kadar ilerlemeleri, Karadeniz'de Mithatpaşa vapurunu
torpilleyerek batırmaları büyük bir saldırıya geçeceklerine işaret
sayılmıştı, 1 Kasım 1914'de başlayan Rus harekâtı Köprüköy'de 14 Kasım
1914'de Türk ordusunun azimli karşı duruşu ile kırılmıştı, ancak bundan
sonraki hareket aceleye getirilmiş, üç kolordudan teşekkül eden Üçüncü
Ordunun Doğu cephesinde tahkim edilmemiş arazideki dağılışı ve kumanda
zincirindeki irtibatsızlık, teçhizat bakımından zayıf olması beklenen zafere
ulaşmayı engellemiştir.
Eğer 3. Ordu Allahuekber dağlarından değil de güneyde Muş-Hınıs üzerinden
Aras nehrine doğru bir kolordu ile harekete geçmiş olsaydı belki zafer ümidi
doğardı. Zira bu yol geçilmesi ve aşılması coğrafi bakımdan daha elverişli
idi, ama nedense bu ihtimal daha sonra hatıra gelmişti. O zaman da iş işten
geçmiş bulunuyordu. 5 Ağustos 1922de bir Kurban Bayramı günü Türkistan'da
Çiğen Tepesine 4550 kişilik bir kuvvetle hücum eden Enver Paşa burada,
Pamir eteklerinde Dereryi Hâkiyan mevkiinde Kızılordu askerleri tarafından
şehit edildi.
Enver Paşa ölmeden, 29 Eylül 1920'de Sarıkamış'ın geri alınmasında
bulunamadı. Türkistanda şehit edildi.
Sarıkamış harekâtına dair GENERAL NİKOLSKİ'NİN NOTLARI
General Nikolski, notlarını günü gününe tutmuş, tarafsız bir görüşle
Türklerin kahramanlıklarını övmüştür. Bu hatırattan bazı bölümleri, aşağıya
alıyorum.
TÜRKLER'iN İRADESİ VE DAYANMA GÜCÜ
Türkler savaşta büyük kayıplara uğradıkları halde inatla karşı
koymaktadırlar. Sarıkamış grubuna yardım maksadıyla BARDIZ'a özel bir grup
gönderilmişti. Aynı zamanda bu grup Türkler'in ulaşımlarını kesecek ve
onlara takviye kuvvetinin katılmasına engel olacaktır. Görünüşe göre
zikredilen grup beş alay kadar tahmin olunan düşman (Türkleri kastediyor)
kuvvetiyle savaşa mecbur kalacaktır.
"Bütün cephede Türklerle başarı kazanırcasına mücadeleye rağmen yegâne
ulaşım ve kavuşma yolunun kesilmiş olmasından dolayı Sarıkamış müfrezesinin
vaziyeti çok ağırdır.
"Hal ve mevki, ciddî kararlar alınmasını gerektirmektedir. Zira fasılasız
devam eden birçok savaş ve çarpışmalardan sonra kayıplar pek fazla olup,
gitgide de artmaktadır.
"İleri karakol postalarında ve gerekli olarak geceyi açık arazide geçiren
askerler meyanında soğuktan donmuş olanların çokluğundan müfrezenin kuvveti
giderek azalmaktadır.
15 Birinci Kânun'da Sarıkamış'a onuncu kolordusuna mensup taze askerî
birliklerin yanaştıkları anlaşıldı. Bu birlikler, Yağbasan, Alisofu
köylerinde iki cepheyi işgal ettiklerinden bu suretle Sarıkamış'ın
kuşatılması tamamlanmış oluyordu. General Prejevalski şafaktan önce sağ
cephe ve merkezde bulunan 80 nci Gabardinski alayını kendi plâstonlarıyle
değiştirdikten sonra. General Berhman'a bildirdiği üzere Sarıkamış grubu
birliklerine yolu açmak için Türkler'in Sarıkamış'ın kuzeyindeki tepelere
(ki bunlar Turnagöl sırtlandır), işgal ettikleri mevzilere Karşı taarruza
karar vermiş bulunuyordu.
General Prejevalski, kendi müfrezesini şu suretle bölmüştü: Yağbasan ve
Alisofu köyleri üzerinden taarruz eden düşmana (Türklere) karşı beş tabur.
Bunların yanında 80.Kabardinski Alayı vardı. Ayrıca sekiz toptan teşekkül
eden bir kuvvet sevk ederek Bardız geçidini tutacaklardı. Bunlar düşman
saldırılarını geri atmağa memur edilmişti. Bardız geçidine karşı da General
Bukretov kumandasında beş tabur. 4 toptan ibaret kuvvetleri -aralarında
Berdanka tüfeğiyle silâhlanmış bir buçuk tabur bulunduğu halde- bu önemli
geçide gönderilmiştir.
General Bukretov'a düşmanın sağ cenahını kuşatmak suretiyle onu Bardız
geçidinin doğusuna atmak ve çıkarmak emredilmişti.
Bardız geçidini zapt etmek için iki topla beraber iki tabur ayrıca memur
edilmişti. Bunlar Yağmur Dağa hücum ve taarruz edeceklerdi. Yağmur Dağ
Sarıkamış'a 7 km mesafededir.
Bu taburlar Yağmurdağı zapt eylemişler ise de bunların ileriye doğru
harekâtı çok zorluklara uğramıştı. Kuzeyden Yağmurdağ'a doğru inen dik
yamaçlı bir sel yarıntısı birleşmekteydi. İlerdeki bütün düşman mevzilerini
ve topçularının gruplarını seyretmekte idiler. Dağ yamaçları çok dik olup
düşmanın "anflat" karşı atışı altında kalmakta idi. Türkler bilhassa Bardız
geçidinde olan başlıca yoldan Yukarı Sarıkamış köyünün batısında ve kuzey
batısında şiddetle karşılık veriyor, mukavemet ediyorlardı. Böyle bir
şiddetle karşılık veriyor, Miralay Bukretov, bu geçidi işgal edememişti.
Miralay Bukrelov, adı geçen geçitten hemen hemen bir km mesafede durmağa
mecbur kaldı. Müfrezesinde bulunan dört top. Türklerle mücadele edememişti.
Özellikle bunların cephaneleri az bir zamanda tükenmiş bulunuyordu.
Sekseninci Kabardinski Alayı, evvelki günlerde yapılan sık sık mücadelelerde
çok kayıplara uğramış olmasına rağmen Türklerin hücumuna mukabil, kesin
hücum ile karşılık verdi. Çarpışma, tesadüfî muharebe şeklini alarak
bilhassa şiddetli oldu.
Enver Paşa'nın kuvvetli iradesi, dayanıklı Türk birliklerini bütün müthiş
engelleri kesmeğe, sevk ve mecbur etmeğe zorlamıştı."
TÜRKLERE KARŞI GECE BASKINI
1914 yılının II. Kânun 16. günü gece bastığı zaman Birinci Kafkas Obüs
Taburu gelmiş olduğundan General Prejevalskinin zayıf topçusu bu suretle
oldukça takviye edilmiş oldu. Akşamın saat 10 una doğru Türkler
gözükmeksizin son sırtlardan indiler. Daha sonra demiryolu hattının geçtiği
vadide toplanarak toplu nizamla İstasyona, köprüye ve Kartal Yuvası dağı
(istasyonun üstündeki dağa) hücum etmişlerdir. Bu dağ, Üçüncü Kobban Plaston
taburu taralından işgal edilmekte idi.
Tabur, kendisine tek üstün olan düşmana karşı mukavemet edemeyerek çok kayba
uğramış ve Sarıkamış'a çekilmiştir. Türkler onun arkasından kasabaya
girmişler ve kasabanın çevresinin 156 P (Yelizavet-poleski) Alayı hizmet
bölüğünün eski kışlalarını işgal etmişlerdir. Merkez mıntıkasında istasyon
kumandanı olan Japorjevski, Kazak Alayının kumandanı Miralay Kravçenko,
yarılmış olan mıntıkadaki durumu kurtarmak için bizzat ileriye atılmış ve
derenin üzerindeki köprüde (ki Türkler bu köprüden geçiyorlardı) ölmüştür.
BİR GÜN SONRA
17 Birinci Kânun'da Sarıkamış'ta durum: Evvelki kadar gergin değildi.
Sarıkamış birliklerinin ilân ettiği başarı gitgide halin iyiliğine doğru
gelişmesini temin eylemekteydi.
Sabahın saat 7 sinde General Prejevalski'nin emrine Kars kalesi istihkâm
bölüğünün tahrip kıtası vasıl olmuştu. Türkler tarafından daha 1914 yılının
14 ncü Kânun'unda işgal edilmiş olan kulübelerin tahribine karar verilmişti.
Kulübelerden birisinin damına yakıcı-prokselinli büyük bir tahrip kalıbı
konarak, merminin patlamasıyla beraber, bina tamamen tahrip edilmiş,
yıkılmış ve içinde bulunan 300 kadar Türk savunma erinin cümlesi telef
olmuştur.
Bundan sonra ikinci kulübe içinde bulunan 300'den fazla askerden hepsi,
içinde imamları olduğu halde teslim olmuşlardır. Türkler bu kulübelerde üç
gün üç gece erzaksız ve susuz olarak sabırla ve inatla bir mukavemet
göstermişlerdir.
Turnagöl Dağları'nın Hasan Ağayurd tepesinde inanılmayacak derecede bir
gayret ve fedakârlıkla iki dağ topu çıkarıldığından bunlar Bardız geçidini
arkadan dövmeğe başlamışlardır.
General Prejevalski, Miralay Bukretof'un emrine kendi eli altında bulunan 13
taburdan 6 sıra göndermiştir. General, Bardız geçidini tutmadıkça
Sarıkamış'ın diğer cephelerinde saldırıya geçmenin ve demiryolunun
tahribinin faydasız ve anlamsız; olduğunu pek güzel anlamıştı.
Askerin çok yorgun oluşu, zaman zaman cephane ve fişeğin azlığı ve Türkler
tarafından bu bölgeden devamlı olarak gösterilen şiddetli mukavemet
sebebiyle, Miralay Bukretof'un pek ziyade zorlukla ilerlemekte olmasını ve
kesin bir başarı elde edememiş bulunmasına vesile olmuştur.
ESKİ SARIKAMIŞ BASKINI
Yukarı Sarıkamış köyünde hoş bir vak'a olmuştur: Buradaki ot setlerine ait
kulübeleri tutmuş olan bir Türk taburu ile bunun karşısındaki bizim iki
Kabardinski taburu vardı.
Üç gündür uğraşıldığı halde buradaki Türkleri esir etmek kabil olmuyordu.
Kulübelere yaklaşan askerlerimize etraftaki tepelerden şiddetle ateş
edilmekte idi. Vakta ki obüslerimiz yukarıda bulunan düşmanı def eylemiştir.
Avcılarımız sürünmek suretiyle ilerleyerek en yakın olan kulübeyi berhava
etmiştir. Bu feci akıbetten sonra üç ümera yedi subay bir doktor ile üç
yüzden fazla nefer silâhlarını teslime mecbur kalmışlardır.
Sarıkamış muharebesinin neticesi olarak 20'den fazla subay bin beş yüz
askerden oluşan esirlerin gelişinden bizar oluyorum İskân edilecek yer ve
yiyecek temin etmek lâzım geliyor. Esirlerin ifadesine göre Sarıkamış'a
karşı Türkler'in 17.2.28, 29. 30 ve 31 nci Türk fırkaları hareket eylemekte
oldukları ve Köprüköyden kıtaatımızın arkası sıra 18. 33. ve 34ncü Türk
fırkalarının gelmekte olduğu anlaşılmaktadır. Bütün kıtaata Hasan İzzet Paşa
kumanda etmekte fakat Sarıkamış harekâtını bizzat ENVER PAŞA idare
eylemektedir. Ayrıca iki Alman general bulunmaktadır.
HAREKÂTIN NETİCELERİ
Sarıkamış önlerinde günlerce süren muharebelerden sonra 13.000 mevcudundan
IX. Kolordunun bakiyesi olarak kalan bütün generaller ile 200 küsur subayı
ve 6000 kadar neferi esir olmuşlardır. (23 Birinci Kânun 1914).
13000 mevcutlu Kolordunun halen 7000'i hayattadır. Ganaim miktarı henüz
malum değildir. Fakat 30 kadar top, 20 kadar makineli tüfek, IX. Kolordu
Kumandanı ve keza erkân-ı harbiyeleriyle beraber 17 28. ve 29ncü fırka
kumandanları esirdir.
Sarıkamış hezimetiyle cesaretle maneviyatlarını kaybeden diğer Türk kıtaatı
Ardahan'ın tarafımızdan istirdadı üzerine ric'at etmişlerdir. Düşman
kumandanları General Galgilin Bulaklı tarafında, Kaymakam Radde
(Palandöken'e),
Birinci Ferik General Graf Varanşof Daşkot Miralay Bukretof Darkovski,
General Prejevalski, General Yudeniç, General Berhman ayrıca General Baratof
orduya kumanda etmişlerdir.
LİMAN VON SANDERS'İN DÜŞÜNCESİ
Liman Von Sanders Sarıkamış harekâtı için şöyle yazmışlar. (Yapılacak
harekâtta Üçüncü ordunun kumandanlığını üzerine almış olan ENVER PAŞA,
yapmış olduğu harekâtın neticesinde 3. Ordu külliyen hezimete uğramıştır.
Bidayette 90.000 kişi olarak tertip edilen bu ordudan 12.000 kişi kalmıştır.
Çadırsız karlı ordugâhlarda erler açlıktan, soğuktan helak olmuştur. Avdet
eden efrat arasında çok geçmeden tifüs hastalığı zuhur ettiğinden bu suretle
onların da birçokları ölmüştür.
"Filhakika Sarıkamış'taki Rus kıtaatını ihata maksadıyla fevkalade geniş ve
son derece cüretkâr olan plânını düşünen ENVER Paşa, inisiyatifi kati olarak
kendi eline almış ve taarruz ve harekâtı sür'atle inkişaf ettirmiş
bulunuyordu. Ancak nihayete erdirmeye muvaffak olamamıştır.
Enver Paşa Harpte manevî unsurun azim ve kıymet ve ehemmiyetine dair olan
sözünü unutmuş gitmişti.
SARIKAMIŞ'TA ŞEHİT DÜŞENLERE AĞITLAR
Halk, Sarıkamış savaşları için birçok ağıt yakmıştır. Bunların bir kısmını
Fahrettin Kırzıoğlu derleyerek ÇINARALTI dergisinde, 18.8.1942 tarihli 43.
sayısında yayınlamıştır. Aşağıya neşrediyoruz
Sarıkamışta var maşin
Urus yığmış ağır koşun
Bizim asker açık çıplak
Dağlarda büyüdü kışın, (döndü),
Sarıkamış alkan oldu
Zalim Urus murat aldı
Kimsesiz kul, kız gelinler
Kara giyip saçın yoldu
Sarıkamış saza döndü,
Dağları gülgaza döndü
Serçe canlı Ermeniler
Alıcı şahbaza döndü.
Sarıkamış içi meşe
Urus hep yaktı ateşe
Bizi koydun eli bağlı
Nerye vardın Enver Paşa?
Soğanlı'da soğan olur
Kar tipisi boğan olur
Urusu bozgun görenler
Anasından doğan olur.
Soğanlı'nın göktaşları
Kızardı hep haşhaşları
Kar, boranda dondular hep.
Erzurumun dadaşları
Bardız deresi kan çağlar
Analar ciğerin dağlar
Çil Horoz dağı ardında
Nice duvaklılar ağlar.
Enver Paşa hücum dedi
Yarıldı Moskof ödü
Zalim Allahuekber Dağı
Nice arslan, yiğit yedi.
Sarıkamış ne aralı
Kimi şehit kimi yaralı
Bunu duymuş var mı ola
Yalan dünya kurulalı
Sarıkamış Altınbulak
Soğanlı'yı biz ne bilek
Bizim uşak böyle gezer
Ağlı zıbın, kara yelek.
İbrişimin kozaları
Batsın Avşar kazaları
Sarıkamışta kırıldı
Konca gülün tazeleri.
Yüzbaşılar, binbaşılar
Tabur, taburu karşılar
Yağmur yağıp gün değince
Yatan şehitler ışılar.
Kılıcım kana boyandı
Gökte melekler uyandı
Yedi düvelin ağzında:
Ancak Osmanlı dayandı
KARS VE SARIKAMIŞ'IN KURTULUŞ DESTANI
Bardız'ın Güreşken köyünden Âşık Mustafa Gedik (Nİ-HANİ) Kars ve
Sarıkamış'ın Ruslar ve Ermeniler'den kurtuluşu üzerine bir destan
söylemiştir. 93 savaşları sonunda Berlin anlaşmasına göre Ruslar'a bırakılan
ELVİYE-İ SELÂSE (Kars, Artvin, Ardahan), 3 Mart 1918 Brest Litovsk
antlaşması ile tekrar Osmanlı Devleti'ne geri verilmişti. Ancak Ermeniler'in
zulüm ve işkenceleri uzun süre devam etmiş, nihayet Kazım Karabekir Paşa,
Halit Paşa kumandasında millî ordu 29.9.1920'de Sarıkamış'ı bilahare de
Karsı düşman işgalinden kurtarmıştır. Nihaninin destanı bu kurtuluşa
aittir.
Bir destan söyledim son taarruza
İşimiz kerem ü ihsana döndü.
Bizden beylik dava eden Ermeni
Ekini biçilmiş kozana döndü.
Akılsız Ermeni bu işe şaştı
Mirmanof, Marzmanot yanbeyi düştü
"Antiranık" duyup yel gibi kaçtı
Semeri dağılmış hayvana döndü.
Şad olur İslâmda olsa bu hulûs
Elde selâmettir erhab-ı namus
Bize kurşun atan Bedos, Bediros
Davarı kurt yemiş çobana döndü.
Yaşasın ordumuz merd oğlu merdler
Topçu, süvarimiz kurd oğlu kurtlar
Piyade fırkası dini pulatlar
En küçük neferi arslana döndü.
Kemal Paşa teşkilâtı bitirdi
Kazım Paşa Pasinlerde oturdu
Halit Bey kurd gibi sürdü götürdü
Sonra yalın-kılıç Yunan'a döndü.
Bakman düşmanların hay u vayına
Giden razı geldi kendi payına
Şimdilik taş diktik Arpaçayına
Oradan ordumuz bu yana döndü.
Der NİHANİ demü devran bizimdir
Yüzondört söz Hak Kur'an bizimdir
Düşman hep mahvolur vatan bizimdir
Hamd olsun vaziyet sağ yana döndü.
Ekim 1920
Derleyen:Mehmet GÖKALP
Türk Dünyası Tarih Dergisi Ocak 1990 Sayı:37
Sayfa:15-24